ÖLÇÜ 2020 ARALIK SAYISINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Pandemi Yeşili

Dr. Öğr. Üyesi Ayça Yeşim ÇAĞLAYAN

İ.Ü-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Peyzaj Teknikleri Anabilim Dalı

Hareketliliğin getirdiği ilişkilerle yaşanan küresel etkileşimler, şu günlerde daha da karmaşık hale gelerek, bizleri basit yaşamdan uzaklaştıran bir görev gibi karşımıza çıkmakta. Kenti oldukça hızlı ve yoğun yaşıyorken, doğa, pandemi ile beraber, bu zamana kadar kendimize yaptığımız yolculukların sıradanlığını, yüzeyselliğini, adeta masaya yumruğunu vurarak hatırlatıyor.

Çoğunlukla kentsel mekanlardaki göçmenlerin ve yoksul mahallelerin potansiyel hastalık merkezleri olarak görüldüğü geçmiş salgın tecrübelerine nazaran farklı bir pandemi süreci geçirmekteyiz. Şimdiki süreçte sosyal ve mekansal ayrışmanın hiçbir etkisi görülmüyor. Hatta incelenen istatistikler, önceki süreçlere göre tam tersi bir durumu niteliyor. Pandemi nedeniyle yaşanan üzücü can kayıpları, gelişmiş ülkelerde yoksul ülkelerden daha fazla karşımıza çıkmaktadır

Salgınların yalnızca tıp biliminin değil, küreselden sokak ölçeğine, mekan çalışmalarının ve üretiminin de sorumluluğunda olduğu, doğru dersleri çıkarmamız, bireysel önlemler almamız, toplumsal ve yönetsel politikalarımızı da buna göre oluşturmamız gerektiği vurgusu sıklıkla ifade edilmektedir [1]. İstanbul’da yaşanan ilk kolera salgınından yaklaşık iki asır sonra, hayatımızda köklü değişikliklere ihtiyaç var.

Covid-19 ile beraber değişen ticaret ilişkileri, mevcut alışveriş ve tüketim kalıplarımızı sorgular niteliktedir. Covid-19, günümüz deyişleriyle sürekli pohpohlanan neoliberal büyüme politikaları ve hedeflerinden, bir bakıma “büyük”, “kalabalık”, “yoğun” olandan kaçış gerekliliğinin sembolik bir ifadesidir belki de.

Toplumun gündelik gereksinimlerini karşılamakta kullandığı üretim ve tüketim ağlarının pandemi sebebiyle felç olduğu bu noktada, iyileşmeye yönelik toplum yararını gözeten inisiyatiflere ihtiyaç duyulmakta olduğu mekan tasarımcıları tarafından da desteklenmektedir. Lokal üretim ve dağıtım ağlarını güçlendirmenin ve kendi kendine yetebilen mikrosistemler oluşturmanın, bu tür kriz dönemlerinde toplumun temel ihtiyaçlarına erişmesine destek olacağına ve alternatif yaşam alışkanlıklarının deneyimlenmesine imkan sağlayacağına vurgu yapılmaktadır [2]. Mahalle ölçeğinde, sokakları, parkları ve kentsel boşlukları yeniden işlevlendirerek, toplumun temel ihtiyaçlarına cevap verebilecek mekan ve sistem önerileri günümüz planlamasında öncelikli hale gelmiştir [2],[3].

Bu nedenle, bir mahalle ünitesinde yeşil alanların sadece rekreasyon amaçlı değil, besin üretimi, sosyalleşme, eğitim alanları haline gelmesi, toplum yaşantısında doğallığın, dayanışmanın ve kolektif çalışmanın yüksek düzeyde deneyimlenmesi açısından önemlidir. Burada anlaşılması gereken, mahallelerimizdeki yeşil alanlarda hiçbir yapılaşmaya izin vermeden, toplumsal bilincin yaşandığı, kolektif yaşamın destekleyen bir ortamın oluşturulması vurgusudur. Bu deneyimlemede, çok katlı bitişik nizam konutlarımızın göz önünde olmayan arka bahçeleri bile, yaşadığımız pandemi sürecinde komşuluk ünitesinin en değerli varlıkları, vahası durumuna gelmiştir.

Sadece rekreasyonel hizmet amacıyla oluşturulmuş parklar-açık-yeşil alanlar, günümüz pandemi koşullarında ihtiyaçları karşılamak için yeterli olmamaktadır. Tip alanlar olarak planlanmış, yerel toplumla, mahallelerimizle bağdaşmayan proje mekanlar, fiziksel olarak erişilebilir olsalar dahi topluma, bize yabancı, kullanılmayan atıl alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Mahalle birimindeki parklar sadece eğlence mekanları olarak değil, mahallelinin günlük yaşantısına katkı sağlayacak çeşitli işlevsel nitelikleri barındıran alanlar ve planlamada aktif rol alan ögeler olarak tasarlanmalıdır. Kentsel tarım için ayrılabilecek bölümler, doğa ve ekosistem farkındalığını artıracak eğitici ve öğretici mekanlar, stoacı yaklaşımda da sıklıkla sözü edilen açık kürsü alanları, özellikle eğitim-öğretim açısından toplumsal yaşantı dinamiklerini de aktif hale geçirebilen alanlar olarak hayatımızın önemli birer parçası haline gelmelidir.

Mahalle ünitesinde, organizasyonel bir ortamda, her yeşil alanın amacının “neden?” ve genel önceliklerin de “ne?” sorusu çerçevesinde oluşturulması gereklidir. Bu organizasyon, mahalle sakinlerinin yaşantısından doğan fonksiyon ihtiyaçlarını karşılayacak mekan üretimi ile mümkün olabilecektir.

Temel ihtiyaçlarımız olan barınma, güvenlik, beslenme veya ihtiyaçlar hiyerarşisinde daha üst seviyede bulunan rekreasyonel ihtiyaçlarımızın bir döngü hatta matris içerisinde karşılanacağı açık ve yeşil alanlar, günümüzün esneklik ilkesine de uygun olacaktır. Bu alanların toplumdan doğan samimiyet ve sahiplenme duygularıyla hayata geçirilmesi, peyzaj yönetimi bağlamında alınan kararlarda açık bir iletişimin göstergesidir.

Mahalle, sınırları belirli bir coğrafi alanda yaşayan, yerel yönetimler tarafından sağlanan hizmetleri paylaşan ve belirli bir derecede birbirine bağlılık duygusu besleyen insanların bir araya gelerek yaşadığı kentsel mekânlar olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda, komşuluk birimlerini tanımlayan, “insan”, “mekan”, “bağlılık” gibi bazı kavramlar öne çıkmakta, “Kamusal alanlara erişim uzaklığı” da tasarım ölçütlerinin temelini oluşturmaktadır [4].

Pandemi öncesi, bir buçuk saate varan uzun, günlük yolculuk mesafeleri ile harcanan zamanlarda şehrin en yoğun caddelerindeki mekansal yaşantılar, sosyal mesafe vurgusuyla, hayat eve sığacak kadar sınırlı mekansal yaşantılara dönüşmüştür. Evimizin arka bahçesi, mahallemizdeki parkımız, pandemi sürecinde en az korktuğumuz, derin bir nefes alabildiğimiz, sosyal mesafeyi koruyarak komşularımızla sosyalleşebildiğimiz alanlar olarak önemini bir kat daha arttırmıştır.

Küçülmenin, fiziksel mesafeleri azaltmanın, seyrek paylaşılan fiziksel mekanlarda yaşantımıza devam etmenin zamanı gelmiştir. Şu günlerde her mahallenin, kendi içindeki organizasyonun çoklu karar alabilme mekanizmasını çalıştırabilmek adına temel ihtiyaçlarını en kısa mesafelerde sağlayabilmesi, büyük önem taşımaktadır.

Bir mahalle düşünün, tüm eğitim, barınma, iş, ticaret, besin üretimi gibi temel ihtiyaçları sınırları içerisinde karşılanan; eğitimin, konusunda uzman olan her bir mahalle sakini tarafından açık ve yeşil alanlarda-parklarda-diğer bir mahalleliyle paylaşıldığı, kaynakları gereksinimi kadar kullanan. Bize kalan, kısalan mesafelerde huzurlu yaşamak…

Doğumumuzla başlayan park serüvenimiz, hayatımızın sonuna kadar bizimle. Parklar, ilk adımlarımız gibi en mutlu, coşkulu anlarımıza eşlik ederken, şu günlerde kaygıyla izlediğimiz pandemi sürecinde kendimizi biraz da olsun hafifletmek için ziyaret ettiğimiz sessiz tanıklar olarak, yine sahnede.

Virüs dolaşmıyor, dolaşan insanlar…

Kaynakça

1. Kıygı, G. (2020): 19. Yüzyılda salgın hastalıklar kentleri nasıl şekillendirdi? http://www.arkitera.com/gorus erişim :13.03.2020

2. Kaptanoglu, B., Ba Tasarım (2020): The modular treatment , Bottom-Up Transformation of the Pandemic Influenced Neighborhood, Unpublished participant report https://www.archisearch.gr/architecture/open-call-pandemic-architecture-international-ideas- competition/?utm_medium=website&utm_source=archdaily.com

3. Holmes, D. (2020): Parks are key to maintaining mental health, WLA. http://worldlandscapearchitect.com/ erişim :30.03.2020

4. Kumlu, K. B. Y., Tüdeş, Ş. Keleş, R. (2018): Komşuluk Birimi Ölçeğinde Yapılı Çevreyi Biçimlendiren Planlama Kararlarına İlişkin Sonuçların Ölçülmesine Yönelik Çok Değişkenli Bir Yöntem Önerisi, Proposal of a Multivariate Method to Measure the Results of Planning Decisions Which Shape the Built Environment on theNeighborhood Unit Scale, Planlama ,28(3):328–347 | doi: 10.14744/ planlama.2018.07379